“Erken yaşta evlilik” ve çocuk istismarı 3: Çocuklar neden bu kadar kolay harcanıyor?

“Erken yaşta evlilik” ve çocuk istismarı 3: Çocuklar neden bu kadar kolay harcanıyor?
Podcast dizimizin üçüncü ve son bölümünde kadın hukukçular ve siyasetçilerle birlikteyiz. İlk iki bölümde muhafazakar kadınların cinsel istismar yasasına yaklaşımını, erken evlenen kadınların hikayelerini ve kadın örgütleri temsilcilerinin yasanın sonuçlarına dair görüşlerini dinlemiştik.

Çocuklar neden bu kadar kolay harcanıyor?

Müjgan Halis

Podcast dizimizin üçüncü ve son bölümünde kadın hukukçular ve siyasetçilerle birlikteyiz. İlk iki bölümde muhafazakar kadınların cinsel istismar yasasına yaklaşımını, erken evlenen kadınların hikayelerini ve kadın örgütleri temsilcilerinin yasanın sonuçlarına dair görüşlerini dinlemiştik.

Peki siyasi partiler bu yasaya ne diyor? Muhalefete göre, hükümet bu yasa teklifiyle nasıl bir toplum murat ediyor? 2005 öncesine geri mi dönüyoruz? Tecavüz ettiği kız çocuğuyla evlenen adam cezasız mı kalacak? Kadın hareketinin ‘Partiler bizi yalnız bırakıyor’ eleştirilerinde haklılık payı var mı? Neden daha yüksek sesle karşı çıkılmıyor? Kısa Dalga’dan Müjgan Halis hukukçular Selin Nakıpoğlu ve Hülya Gülhabar ile CHP Genel Başkan Yardımcısı Lale Karabıyık, Gelecek Partisi Kurucular Kurulu’ndan Seren Yıldız Öztürk, HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Av. Meral Danış Beştaş ile “çocukların neden bu kadar kolay harcandığını” konuştu.

Daha önceki bölümlerde de anlattığımız gibi, bu yasa teklifinin bir belleği var. O belleği bize Av. Selin Nakıpoğlu anlatıyor:

“2015’ten başlatırsak eğer Anayasa Mahkemesi’nin Türk Ceza Yasası’nın 230’uncu maddesinin beşinci ve altıncı fıkralarına dair bir iptali söz konusu oldu. Bu neydi? Resmi nikah olmadan imam nikahı yapılmasını yasaklayan düzenlemeyi iptal etmişti. Bu farklı bir konjonktürde olsak, özgürlükçü bir yorumla belki bir problem teşkil etmeyecekti ama ben o zaman bunun tehlikeli bir sürece işaret ettiğini hissedip onun üstüne bir yazı yazmıştım. Çünkü imam nikahının kaydı tutulmuyor ve çocukların ya da birden fazla eş olarak evlendirilen kadınların durumuna ilişkin aslında kayıt dışılık da söz konusu olacaktı. Sonra 2016 Kasım ayında üç AKP milletvekili TCK’nın 103. Maddesi’ne ilişkin bir tasarıdan bahsettiler ve bir kerelik dediler. Bir kerelik af getirelim. Bu afta, reşit olmayan kişiyle yani çocukla cinsel ilişki kurup, istismar suçu işlediği için ceza alan kişilerin affedilmesiydi.”

Nakıpoğlu’nun hatırlattığı bu girişimle birlikte kadınlar topyekûn bir tepki gösterdiler. Çünkü tehlikeyi fark etmişlerdi. Hatta bu tepkiyi gösteren kadın kuruluşlarının arasında iktidar partisine yakın olan KADEM de vardı. Çünkü AKP bu yasa önerisini kabul ettirseydi, bir suçun ortaya çıkmasına sebep olacaktı. Çocukların yasal düzenlemeyle istismar edilmesinin önü açılacaktı. Ve bu suç sürekli bir şekilde işlenmeye devam edecekti.

Peki bu yasa için TBMM’de tabiri caizse nasıl ‘ayak oyunları’ döndü. İçeriden bir gözle anlatıyor CHP Genel Başkan Yardımcısı Lale Karabıyık:

“Bunu daha önce de gecenin bir saatinde getirmeye çalıştılar, yani gizli bir şekilde hemen Meclise getirilelim, kimse yokken, az kişi varken, bunu kapalı kapılar ardında geçirelim diye bir anlayışla geliyor her seferinde. Bir kere getirdiler mümkün olmadı. İkincisinde geçen defaki yani pandemi sırasında bu infaz indirimi getiren yasanın içine koyacaklardı. Koymadılar diye bir şey yok, içinde yok diye bir şey yok. Ama divan arkasında özellikle de grup başkanvekillerinin karşı çıkmasıyla konmadı. Yoksa onların niyetleri iki tane ayrı taslak getirmişlerdi ve onu öne sürmeye çalıştılar. Bir mücadeleyle getirilmedi gündeme. Bundan sonra da bekleniyor, Meclis açıldığı ilk günlerde bir şekilde getireceklerini düşünüyorum, bunu bir daha deneyeceklerdir.”

Feminist hukukçu ve TCK Kadın Plafformu’ndan Av. Hülya Gülbahar daha sert:

“TCK 103. Madde çerçevesinde ‘erken evlilik’ bahanesiyle getirilmek istenen af, iddia edildiği gibi 264 kişiyi kapsayan bir af değil. Sorun 264 kişi olsaydı, zaten infaz yasasında Covid19 nedeniyle açık cezaevine çıkanlar, açık cezaevine çıkma hakkı gelenler diye yapılan tahliyelerin bunların bir bölümü de tahliye edilmişti. Peyderpey 264 kişiyi kamuoyunun ruhunun da duymadığı bir şekilde tahliye ederlerdi, bu sorun çözülmüş olurdu. Bu sorunu çözmeyip bir yasa değişikliği yapmak istemelerinin nedeni, gerçekten de konunun 264 kişi olmamasıyla yakından ilgili. İstismarcılara evlilik gerçekleştiği takdirde af getirme girişimi, AKP’nin yaratmak istediği toplum modelinin temel sacayaklarından birisi. Bu model, toplumu erkeğin reisliğine dayalı bir aile üzerine oturtmak felsefesine dayanıyor. Reisli ailelerden oluşan bir toplum, tek bir reis tarafından yönetilen bir devlet projeksiyonunun bir parçası bu. Yani reisli aile, reisli toplum, reisli devlet.”

264, 500, 600, 3 bin, 7 bin… Bunlar küçük yaşta kız çocuklarıyla evlendikleri için tutuklanıp hüküm giyen erkeklerin sayılarına dair rivayetler. Rakamın hangisi doğru kimse bilmiyor. HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Av. Meral Danış Beştaş da şüpheyle yaklaşanlardan:

“AKP iktidarının 500 ya da 600 insan için bir yasa çıkarması aslında normal değil, çünkü infaz paketi döneminde yüzbinlerce yapmış olduğumuz muhalefet dikkate alınmadı, başta hasta mahpuslar, çocuklu anneler olmak üzere siyasi hükümlüler, mahpuslar ölüme terk edildi bu korona döneminde. Yani yüzbinlerce insan için kılını kıpırdatmayan bu iktidar, 500-600 kişi için böyle bir yasa çıkartmak istediğini söylüyor. Ben bunun gerçeği yansıtmadığını, bunun bir örtü olduğu görüşündeyim. Yani AKP iktidarının buradan muradı, kadın bakış açısıyla birlikte düşünülmesi gereken bir mesele. Katiyen kadınla erkeğin eşit görülmediği, kadınların erken yaşta evliliğine bile onay veren bir iktidar aklı var ortada.”

Türkiye’de 18 yaşındaki herkes kimseye danışmadan evlenebilir. 17 yaşındakiler anne baba rızası gerekir. 16 yaşındakiler ise aile mahkemesi kararıyla evlenebilirler. Yani Medeni Kanun’a göre evlilik yaş sınırı 16. Bu yaşın altındakiler Medeni nikahla evlenemezler. Gelecek Partisi Kurucular Kurulu’ndan Av. Seren Yıldız Öztürk, ayrıca bu yaş sınırının Ceza Kanunu’nda ta tanımlandığını hatırlatıyor:

“Ceza Kanunu der ki 14, 13,12 yaşa cinsel ilişkiyi yasaklıyorum, mutlak olarak yasaklıyorum. Daha alt grubu söylemiyorum zaten. Peki neden yasaklıyor, 15 yaşın altındaki çocuklara cinsel ilişkiyi? Çocukları koruma amacıyla yasaklıyor. Kanunun saiki şudur: Ruh, beden ve cinsel olgunluğa erişmemiş çocuklar. Peki ceza kanunu neden yürürlüğe girdi. 2005 yılında. Yani 15 senedir yürürlükte. Dikkat ederseniz kanun 15 yaşa cinsel ilişkiyi yasaklamıyor, 15’in altına yasaklıyor. 14,13,12. Yani ortaokul çağındaki çocuklara yasaklıyor. Peki 15 yaşındaki bir çocuk cinsel ilişkiye girerse ve çocuk sahibi olursa, kanun bunu nasıl karşılıyor? Kanun diyor ki ben şuna bakarım: Eğer bu çocuk bu ilişkiyi cebir, tehdit ve iradesini sakatlayan bir nedenle grimeydiyse, kendi iradesiyle girdiyse o zaman ben onun rızasını geçerli sayarım, yani buna cinsel rıza yaşı diyoruz.”

Herkesin anlayamadığı daha doğrusu anlamlandıramadığı bir soru da şu, ‘çocuklar neden bu kadar kolay harcanıyor?’ Neden çocukların hayatı üzerine tasarruflar suç olmaktan çıkarılıyor. Av. Selin Nakıpoğlu, bu suçu şöyle tarif ediyor:

“Bu çocuklar devletin de çocuklarıdır ve siz devlet eliyle ‘bir kereliğine’ diyerek aslında bir ikrar da yapıyorsunuz, bir kereliğine diyerek suç işlendiğini de kabul ediyorsunuz. Çocukların evlendirilmesinin hiçbir şekilde önüne geçilmezken, sözüm ona mağduriyet var, bir seferliğine affedelim denmesine ilişkin bizim buna inanacağımızı mı sanıyorsunuz? Bunun bir seferlik olmayacağını biliyoruz, Anayasa Mahkemesi’nin en ufak bir yasal hamlesiyle geçici denilen bu düzenleme rahatlıkla kalıcı hale gelebilir, demiştik 2016’da. Sonra geri adım atıldı, dolaba konuldu bu mesele ama her zaman gündemde. 2019’da tekrar gündemleştirildi ve yine aynı şekilde ‘bir seferliğine’ denmeye başladı. Ama tasarının ilk dillendirildiği 2019’a kadar işlenen suçlara, yani çocukları istismar edilmesine ilişkin hiçbir şey söylenmedi. Çocuk evliliklerine savaş açılmadı. Erken evliliklerin önüne geçmek yerine, 4 4 4 sistemiyle neden en çok kız çocuklarının zorunlu eğitimden vazgeçtiğinin üstüne hiç düşülmedi.”

Yasa teklifi her gündeme getirildiğinde hep iktidar çevreleri tarafından ‘bir defaya mahsus’ deniliyor. Şimdiye kadar konuştuğumuz kadınların da belirttiği gibi, bu anti parantez bile aslında böyle bir yasanın bizzat önerenler tarafından yanlış olduğunun bilindiği intibaını oluşturuyor. Peki CHP bu ‘bir defaya mahsus’ iddiasını nasıl değerlendiriyor. Lale Karabıyık’tan dinleyelim:

“İnandırıcı gelmiyor tabii ki. Ve biz bunun sadece tek bir açıdan değil, psikolojik açıdan, sosyolojik açıdan her türlü, bilim adamlarına sorun, hepsi aynı fikirde. Bunun yanlışlığı zaten çok net, çok ortada. Burada bir mağduriyet gideceğiz diye yola çıktığınızda aslında bir mağduriyet gidermiyorsunuz yeni mağduriyetlere bir başlangıç hazırlıyorsunuz. Hep aynı zihniyet, aynı bilinçaltı, aynı düşünce yapısı buralara götürülüyor. Onun için yanlış yanlışla asla düzeltilmez. Bugün yanlışın yanlışla düzeltilmesi, gelecekte o yanlışların katlanarak devam etmesi anlamına gelir ve biz buna son derece karşıyız.”

Peki böyle bir toplum nasıl şekillenecek, nasıl bir sınıfsal model öngörüyor iktidar? Hülya Gülbahar şöyle diyor:

Varsıl kesimlerin çocukları gayet rahatlıkla istediği okullarda okuyacaklar yurtiçinde ve yurtdışında, istedikleri zaman evlenecekler, istedikleri zaman çocukları olacaklar. Ama milyonlarca emekçi kesim için bir an önce eğitimi terk edip, bir an önce kız ya da erkek çocuğu fark etmiyor evlenmek ve bir an önce geç kalmadan çok sayıda doğurtmak üzerine kurulu bir politika bu. Ucuz ve bilinçsiz yığınlardan oluşan bir garantili oy deposu yaratmak, ucuz emek ordusu yaratmak ve ucuz asker ordusu yaratma politikası bu.

Meral Danış Beştaş’ın görüşleri ise şöyle:

“Bu tecavüz yasasını getirme amaçları, tıpkı müftü nikahını getirmeleri, tıpkı üniversitelerde okuyan genç kadınların evlenmesini teşvik eden yasalar, çeyiz parası vermek, çok çocuk doğurulması, kürtajın engellenmesi. Bunların hepsini bir bütün olarak düşünürsek, kadınların toplumsal yaşamdaki rollerini kısmak, kız çocuklarının özellikle erken yaşta kendilerine tecavüz eden kişilerle evlenmesinin yolunu açan bir yaklaşım olarak görüyorum.”

AKP iktidara geldikten sonra eğitim sistemi onlarca kez değişime uğradı. Son olarak uygulamaya geçirilen 4 4 4 eğitim sistemi ise dördüncü yıldan sonra eğitimin zorunlu olmaktan çıkması anlamına geliyor. 4 seneden sonra eğitimi en çok terk edenler ise kız çocukları. Peki sadece bu mu?

“Buna hep erken evlilik yasası deniyor aslında biz buna çocuk evlilikleri baksak daha doğru bence. Çocukların yeri eğitimdir, o yaştaki bir çocuğun evliliğin bahsedilemez, çocukların yeri okuldur. Bu şekilde yapılmış birtakım yanlışlar var, 274 kişiyi ilgilendiren bir durum için şu anda bir af yasasından bahsediliyor. Ama bu gelecek için iyi bir örnek teşkil etmeyecek, biz kesinlikle buna razı değiliz. Asla bu yasanın getirilmesini istemiyoruz. Ha mağduriyet vardır, belki anne çocuğuyla kalmıştır. Ama devlet tarafından bu mağduriyet giderilir çocuğun bakımı ya da annenin kendi ayaklarının üstünde durabileceği maddi bir imkanın sağlanması, devlet buna destek olmalıdır. Ama geleceğe de yanlış bir örnek teşkil edecek şekilde affedilsin, ondan sonra da evlilikler devam etsin, örnekler olsun bu son derece yanlış.”

Ve hukukçu Hülya Gülbahar:

“Her çocuğa doğduğunuz anda çeyiz hesabı açılıyor. Doğduğunuz anda evliliğe koşullandırılıyorsunuz, devlet eliyle. Bu nasıl bir teşvik? Aile çeyiz hesabına para yatıracak ama devlet de para yatıracak. Yoksul insanlar düşünürseniz meseleyi, beş çocuklu yoksul bir aile, eğer çocuklarına yemek yapacak para bulamıyorsa, çocuklardan birini gözden çıkarıp, çeyiz hesabını geri çekmek isteyebilir. Tabii ki kız çocuğunu harcayacak bu takdirde. Onun için sezaryenle doğum yapmayın, kürtaj yasaklansın, aile planlaması yapılmasın, doğum kontrol yöntemlerine kadınlar ulaşamasın politikalarının arkasında da bu çok çocuk doğurtma ve bir an önce doğurtma politikası var. Kamuya ait bütün kreşlerin kapatıldığı, kreş eken huzurevi biçer denildiği ve yaşlı bakımının evde kadınların üzerine yıkıldığı bir ortamda liselerde evlenmeyi serbest bırakmak ve liselerde kreş açmak ne anlama geliyor? Bir an önce erkeklerle evlenin ve bir an önce çocuk doğurun. Recep Tayyip Erdoğan’ın geçtiğimiz yıllarda Fatih’te bir kız okulunda yapmış olduğu konuşma var. Elinizi çabuk tutun, evlenin, geç kalırsanız gülistandan eliniz boş çıkarsınız demişti. Benim gerçekten dikkatimi çeken, erkeklere gülistan yani gül bahçesi muamelesi yapmasıydı.”

Bunlar yaşananların özeti. Pandemiye girmeden önce ise durum şuydu: AKP’deki kadın milletvekilleri istismarcı ile çocuk arasında 10 yaş fark olsun, kadın milletvekilleri ise 15 yaş olsun demeye başlamıştı. Yani AKP’nin kadın milletvekillerine göre 14 ila 24 yaşı, erkek milletvekilleri ise 14 ile 29 yaşı akran olarak gördüklerini söylemeye başlamışlardı. Selin Nakıpoğlu anlatıyor:

“Bu düzenlemeyi telaffuz edenler, başta Anayasa, çocuk koruma kanunları, tüm uluslararası sözleşmeleri, Birleşmiş Milletler’de taraf olduğumuz sözleşmeleri, çocukların cinsel istismarına karşı Avrupa Konseyi sözleşmeleri. Biz bunların tarafıyız. İstanbul Sözleşmesi’ni ihlal edecek bir düzenlemeden bahsediyorlar. Biz 6 Ocak’ta da buna ilişkin bir açıklama yaptık. Bakın hala 2020’de biz bunu konuşuyoruz, biz bunu konuşmak zorunda kalıyoruz.”

Bu yasa çıkmış değil ama yıllardır konuşuluyor. Bunun yürüyen davalara etkisi var mı? Hülya Gülbahar şunları anlatıyor:

“Af çıkartılsa da çıkartılmasa da ihtimalinin sürekli Türkiye gündeminde tutulması, o af çıkmış gibi, şu anda yürümekte olan çocuk istismarı davalarının hepsinin beraatle sonuçlanmasına neden oluyor. Ve tabii aynı zamanda ailelerin de bu artık suç değil diye, çocuklarını evlilik adı altında törenle tecavüze maruz bırakmasına neden oluyor.”

“Onun için sadece af teklifinin çekilmesi değil af konusunun net bir şekilde Türkiye gündeminden çıkartıldığını, 15 yaşın altındaki bir çocuğa hiç kimsenin dokunamayacağını, dokunan herkesin TCK çerçevesinde ağır bir şekilde cezalandırılacağını, o düğüne katılanların, o çocuklara takı takanların, o çocukları arabayla gezdirenlerin hepsinin istismarcı gibi aynı cezayla cezalandırılacağını topluma duyurmak ve bunu uygulamak gerekiyor.”

Nisan ayında açıklanan yasa taslağında 14 yaşına girmiş olmak gibi bir ifade vardı. Ancak bu hukuken geçerli bir ifade değil. Av. Öztürk’ten bunun neden geçersiz olduğunu dinleyelim:

“Normalde nasıldır, kaç yaşındasınızdır, bitirdiğiniz yaşı söylerseniz değil mi, hukukta da böyledir. Bir suçun işlendiği tarihte failin veya mağdurun yaşını tespit ederken, doldurduğu yaşa bakılır. Nitekim 103. maddede ne diyor, eğer mağdur 15 yaşını doldurduysa zaten o rızasına değer veriyor. Burada 13 yaş çok büyük tepki çekeceği için, o 13 yaşı perdeliyor, diyor ki 14 yaşından gün almış olmak. Yani burada algıyla ilgili bir problem var. Çünkü 14 yaşına girmiş olan çocuk, zaten 13 yaşındaki bir çocuktur. Cinsel yaşını 13’e kadar indirmek çok sakıncalı bir durum.”

Bu uyarıdan sonra Selin Nakıpoğlu’nun adeta şeytanın avukatlığını yaparak sorduğu iki soruyu birlikte dinleyelim:

“Birileri tahliye mi edilmek isteniyor, açıkça söylense belki de daha somutlaşacak. Birileri tahliye mi edilmek isteniyor, bu ısrar neden?”

Nakıpoğlu’nun bu sorusunun nedeni, tıpkı infaz yasasında olduğu gibi çocuklara yönelik cinsel istismar yasasının da Alaattin Çakıcılarının olup olmadığı. Yıllardır istismar davalarını takip eden bir hukukçu olarak, artık bundan açık olarak şüphe ettiğini söylemekten çekinmiyor:

“Benim burada iki sorum var, bu konuya ilişkin? Neyin tahayyülünün peşindesiniz, Medeni Kanun bundan sonraki adım? Ve kimler için bu kadar uğraşılıyor? Neden ısrarla, ısrarla bakın 4 senedir sadece 103 konuşuluyor ceza yasasında bu çok problemli bir şey.”

Bu yasanın önemli riskleri de var. En önemli ayağı da Anayasa Mahkemesi’nin eşitlik ilkesine aykırı bulunması. Eğer böyle bir aykırılık bulunursa, peki yasa neye dönüşecek, sonuçları ne olacak?

“Bizim sorumuz şu 11 Nisan günü evlenen bir hükümlü, istismar ettiği çocukla evlendirildiği taktirde Anayasa Mahkemesi’ne giderse sen aile kurma hakkını 10 Nisan günü evlenene tanıyorsun, eşitlik ailesine aykırı, onunla benim aramda bir günden başka fark yok, bu ayrımcılığı yapamazsın ve Anayasa Mahkemesi bu maddeyi iptale ederse, ki edebilir, dolayısıyla çocuk istismarından ceza alıp hüküm giyen herkesin çocukla evlendiği anda salıverilmesinin koşulları açılmış olacak.”

Yasa teklifi, 15 yaş farkı içeriyor. Yani sanık mağdurdan en fazla 15 yaş büyük olmak durumunda. Peki 16 yaş fark olan bir sanık buna itiraz ederse ne olur? Dinleyelim:

“Resmi nikah yapan tüm cinsel istismarcılar serbest bırakılacak ve çocuk 13 yaşında, 12 yaşında istismarcı 60 yaşında olsa bile. İki iptal kararıyla bütün zamanlara etki edecek bir kanun değişikliği yapılmış olur.”

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Bursa Milletvekili Lale Karabıyık ise şeri hukuk yani ikili hukukun zeminini hazırlandığını düşünenlerden.

“Bu aynı zamanda medeni kanunun böyle böyle, gide gide ortadan kalkması, laikliğin ortadan kalkması ya da bilinçaltında bu tür şeylerin olduğunu da düşünüyorum. Böyle bir düşünce yok bunun altında, sadece mağduriyet gidermektir diye de düşünemiyorum maalesef.”

Böyle bir akıl varsa nasıl tezahür ediyor. Nasıl bir kadın kimliği şekillendirilmek isteniyor? Bunun HDP’ye yansımaları var mı, oldu mu? Meral Danış Beştaş’ın yorumu şöyle:

“Tümüyle red üzerine, kadın iradesini tanımama üzerine ve kadınların bu konuda itaat eden, çocuk doğuran, hatta kaç çocuk doğuracağına da iktidarın karar verdiği, yaşam çerçevesini iktidarın çizdiği bir yaklaşım var. Diğer yandan da eşbaşkanlık sistemimize yönelik saldırı da bunlardan bir tanesi. Normalde eşbaşkanlık kurumu, kadının yönetimde yer almasını sağlayan, kadın hak ihlallerini önlemeye yönelik çok ciddi bir içerik de barındırıyor. Ve kadınların toplumsal yaşamdaki rolünü, siyasi yaşamdaki rolüyle birlikte büyüten, etkin kılan bir uygulama.”

Kadının rolünü etkin kılan bir uygulama olmasına rağmen, şu anda HDP’nin sadece 11 belediye kayyım atanmamış durumda. Bunun en önemli gerekçelerinden biri olarak da, eşbaşkanlık modelinin kamusal zarara yol açmış olması gösteriliyor. Meral Danış Beştaş buna ilişkin şunları söylüyor:

“Tam tersine kamu yararına bir durumdur. Yani toplumun yarısının, sorunlarını, taleplerini ifade eden, bu konuda hizmet üreten, kadın merkezlerini açan, şiddet merkezleri açan ve daha bir dolusu istihdam alanı açan bir belediyeciliğe bir el atan bir iktidar var.”

Gelecek Partili Seren Yıldız Öztürk sürekli olarak ‘çok riskli’ olarak nitelediği bu düzenleme bizi geriye mi götürecek sorusuna tereddütsüz evet diyor ve bu yüzden AKP’nin bu teklifi bir daha meclise getirmeye cesaret edemeyeceğine inanıyor:

“Hatırlayalım, 2005 yılından önceki eski Türk Ceza Kanunu’nun yürürlükte olduğu dönemde bir mağdura birkaç kişi tecavüz etse dahi, onlardan bir tanesi o mağdurla evlenirse hepsi cezasız kalıyordu, eylem cezasız kalıyordu. Ben böyle bir düzenlemenin bu haliyle meclise üçüncü kez getirileceğine inanmıyorum şu aşamada açıkçası. Rasyonel düşünürsek, kendimi iktidar partisinin yerine koyuyorum, toplumda bu kadar çok tepki çekeceği bir düzenlemeyi bile bile getirmemesi gerekir, kaldı ki biz biliyoruz içeriden de itirazlar var.”

HDP’li Meral Danış Beştaş ise AKP’ye değil ama kamuoyunun hassasiyetinin AKP’yi yönlendireceğine güveniyor:

“500 insanın sadece tahliye edilmesi bir yasa yapılmasını bence AKP tabanının kendisi de kabul etmez, etmeyecektir. Diğer partilerin tabanı için de aynı şeyi söyleyebilirim. Nitekim infaz yasası tartışmalarında, biz kadına yönelik istismarda bulunan, cinayet işleyenlerin affedilmemesi gerektiği konusunda çok net bir tutum ortaya koymuştuk, diğer muhalefet partilerinin tümü de bunu ifade etti genel kurul çalışmalarında. Ve AKP ile MHP temsilcilerinin neredeyse yumuşak karnıydı burası, çünkü ısrarla ve inatla infaz paketinde böyle bir düzenlemenin olmadığını, gerçek dışı bir şekilde ifade etme gereği duyuyorlardı. Bu da aslında kamuoyunda hassasiyetin sadece muhalefetin tabanından bağımsız, bir bütün olarak bu konuda rahatsızlığının ve tepkisinin olduğunu ortaya koyuyor.”

Son sözü bu yasayı engellemek için beş yıldır canla başla çalışan kadın hareketinden Hülya Gülbahar’a verelim. Çünkü ondan da dinleyeceğiniz üzere, kadın hakları savunucuları bu konuda yalnız bırakılmaktan şikayetçi. Sadece İyi Parti’nin genel başkan düzeyinde ‘kırmızı çizgimizdir’ açıklaması yapmış olması, tek tek milletvekillerinin bireysel desteklerinin yetersiz bulunması, kadın hareketinin siyasi partilere en büyük eleştirisi:

“Meclis’te AK Parti af teklifine milletvekili ararken, İYİ Parti’ye yaklaşamıyor, çünkü İYİ Partililer parti görüşü olduğu için yaklaşamıyorlar. Ama CHP’li milletvekillerinin, MHP’li milletvekillerinin peşinde koşuyor AK Partililer. Ben HDP Eş Başkanlarından kamuoyu önüne çıkıp, biz bu konuda hiçbir pazarlığa girmeyeceğiz, açkı değiliz duyurusunu yapmasını bekliyorum. Partiler bu kurumsal açıklamayı yapmalı.”

Araştırma