Kapatılmak istenen Tahir Elçi cinayetine dair sorular... Tahir Elçi’yi kim öldürdü?

Kapatılmak istenen Tahir Elçi cinayetine dair sorular... Tahir Elçi’yi kim öldürdü?
Tahir Elçi’nin davası; cezasız kalmaması için canla başla uğraştığı dosyalardan birinin akıbetine doğru gidiyor: Cezasızlıkla mücadele tarihinde en önemli aktör olan Tahir Elçi’nin katledilmesini de aynı kadere mahkum edilmek isteniyor... Kapatılmak istenen Tahir Elçi cinayetine dair sorularsa yanıtsız...

MELTEM AKYOL


Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi, güpegündüz, kameralar önünde katledildi. Deliller toplanmadı, iddialar araştırılmadı. Cinayet anını gören kameralar ya bozuktu ya da kayıtlar yoktu. Avukatların cinayeti aydınlatacak tüm talepleri reddediliyordu. Ve gelinen aşamada Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı Tahir Elçi’nin ölümüne sebep olan kurşunun, hangi silahtan çıktığının belirlenmesinin, “tıbben ve fiziken mümkün olmadığı” iddia ederek dosyadaki 3 sanık polis için beraat talep ediyor.

Tahir Elçi’nin davası; cezasız kalmaması için canla başla uğraştığı dosyalardan birinin akıbetine doğru gidiyor: Cizre-Temizöz davası.

Cizre’de 1993-1995 yılları arasında 21 kişinin öldürülmesine ilişkin dönemin Cizre Jandarma İlçe Komutanı Albay Cemal Temizöz ve beraberindeki 7 kişinin yargılandığı davada; sanıkların beraatını isteyen mütalaadan önce babası Abdullah Özdemir gözlerinin önünde götürülen Abid Özmen şöyle sormuştu: “Bu adalet Cemal Temizöz'ü bıraksa başkaları da bu yola başvurmaz mı?”

Temizöz ve beraberindekileri bırakan ‘bu adalet’ şimdi Elçi dosyasında iş başında. O zaman biz de soralım: Peki Tahir Elçi’yi -güpegündüz ve de kameralar önünde- kim öldürdü?

Cezasızlıkla, mücadeleyle geçen bir ömür…

1966 yılında doğdu Tahir Elçi. Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi, 1991’de. 1992’den itibaren bölgede avukatlık yapmaya başladı. Zor zamanlardı. Köy yakmalar, kayıplar, sokak ortasında cinayetler, ‘faili meçhuller’… Tahir Elçi birinden bir diğerine koşuyordu.

Cizre’de 1993-1995 yılları arasında infaz edilen veya zorla kaybedilen 21 kişinin adaletinin peşine düştü Elçi. Dönemin Cizre Jandarma İlçe Komutanı emekli Albay Cemal Temizöz ile, Hıdır Altuğ, Abdülhakim Güven, Kamil Atak, Temel Atak, Fırat Altun, Adem Yakin, Burhanettin Kıyak’ın yargılanmasında duruşma salonundaydı.

1994’te Diyarbakır Lice’de aralarında Tuğgeneral Bahtiyar Aydın’ında olduğu 16 kişinin öldürülmesinin cezasız kalmaması için canla başla didinenlerdendi Tahir Elçi. Kuşkonar’da, Koçağılı’da Görümlü’de ve dahasında da oradaydı…

2004’te babası Ahmet Kaymaz ile birlikte Mardin Kızıltepe'de öldürülen 12 yaşındaki Uğur Kaymaz’ın da, Diyarbakır Lice’de askerlerce öldürülen Medeni Yıldırım’ın adaletinin de peşindeydi Elçi.

28 Aralık 2011’de Roboski’de 34 kişinin savaş uçaklarını ile bombalanarak öldürülmesinin cezasız kalmaması için de oraydı Elçi.

‘Adalet’ diyordu Elçi, yanına ‘barış’ı da ekleyerek…

Tarihler 28 Kasım 2015’i gösterdiğinde yine adaletin peşine düşmüştü. Bu kez ayaklarından vurulan Dört Ayaklı Minare’nin peşindeydi.

Diyarbakır Suriçi’ndeki tarihi mekanların tahrip edilmesine karşı Dört Ayaklı Minare’nin önünden sesleniyordu: “Biz birçok medeniyete beşiklik yapmış bu kadim bölgede, insanlığın bu ortak mekanında silah, çatışma, operasyon istemiyoruz. Silahlar, çatışmalar, silahlar, operasyonlar bu alandan uzak olsun…”

Tarihe yönelik bu şiddet eylemine, bu suikastı kınıyoruz” diyor sözlerini noktalarken… Sonra silah sesleri duyuldu… Başından vuruldu Tahir Elçi, Dört Ayaklı Minare’nin altında…

Yetkililere göre Elçi, “güvenlik güçleri ile iki örgüt mensubu arasında çıkan çatışmada” öldürülmüştü.

Ama öncesi vardı… Soru ile başladık, anlatarak sormaya devam edelim:

1- Tahir Elçi’nin vurulmasının hemen öncesinde Gazi Caddesi’nde bir başka silahlı saldırı gerçekleştirilmiş, "örgüt üyeleri" Mahsum Gürkan ve Uğur Yakışır içinde bulundukları taksiyi durdurmak isteyen 2 polis memurunu vurarak öldürmüştü. Oradan kaçan 2 kişi Tahir Elçi’nin açıklama yaptığı Yenikapı Sokak’a girdi. Üstelik bu 2 kişi bir gün önce 27 Kasım 2015’te Bağlar’da bulunan Kadın Doğum Hastanesi önüne bir polise saldırıda bulunmuştu. Olay günü polis tarafından fiili takipteydiler. Kayıtlara göre 13 kilometrelik bir takip vardı. Buna rağmen taksiyi durdurması anons edilen polislere bu konuda herhangi bir uyarıda bulunulmadı. 13 kilometrelik takibe rağmen neden gerekli uyarılar yapılmadı?

2- Bu konuya dair 17 Ocak 2016’da BİMER’e iletilmiş ihbar mektubu daha vahim bir iddia ortaya koyuyordu. Mektuba göre olayı gerçekleştirdiği söylenen "örgüt üyelerinden" biri bir yıldır dinleniyordu. Mektupta daha çarpıcı bir başka iddia vardı: “Eylemi yapan teröristlerden biri istihbarat elemanı, bu yüzden emniyet müdürleri kimseye haber vermedi.” Mektuptaki bu iddia neden araştırılmadı?

3- Olay yerinde yapılması gereken inceleme, Tahir Elçi’nin öldürülmesinden ancak 3,5 ay sonra 17-18 Mart 2016’da yapıldı. Gerekçe güvenlikti ama olay yeri kısa bir süre sonra halka açılmış, olay yerindeki delillerin yeri değiştirilmiş, deliller ortadan kaldırılmıştı. İddianame Tahir Elçi’nin öldürülmesinden ancak 4 yıl 6 ay sonra, 20 Mart 2020’e kabul edildi, ilk duruşma 5 yıl sonra, 21 Ekim 2020’de görülebildi. İddianamede Mesut Sevgi, Fuat Tan ve Sinan Tabur isimli 3 polis ile "örgüt üyesi" Uğur Yakışır sanık olarak yer alıyordu. Diğer "örgüt üyesi" Mahsum Gürkan’ın ise 13 Mart 2016’da Sur’da öldüğü ortaya çıktı.

Elçi’nin vurulma ve ölüm anını en iyi verecek görüntü Mardin Kapı Kebap Evi’nin Dört Ayaklı Minare’ye bakan (4 No’lu) kamerasıydı. Kebap evinin diğer 3 kamerasında hiçbir sorun yoktu ama gelin görün ki dördüncü kamera çalışmıyordu.

Yine Yeni Kapı Sokak’ta yer alan PTT Şubesinin olay yerini görecek durumda olan (5 numaralı) güvenlik kamerasının görüntülerinde, 11.34-11.51 arasında 17 dakikalık bir kesinti vardı.

Tahir Elçi açıklama yaparken polisler de çekimdeydi. Polislere ait olan tek kamera kaydının ise cinayeti aydınlatabilecek 12 saniyesi kayıptı. Kısacası ölüm anını gösterebilecek 3 ayrı kamera kaydı ya açılamıyordu ya da ortada yoktu.Cinayet anını biri polis kamerası olmak üzere üç farklı açıdan gören kamera ve kayıtlarına ne oldu?

4- Tanıklar Ekrem Özgün, Deniz Ataş ve Recep Özbek “Elçi cinayeti PKK tarafından organize edildi, failleri örgüt militanları” beyanında bulunmuştu. Ancak üçüncü duruşmada bunu baskı, işkence ve ölüm tehdidi altında verdiklerini anlattılar. Hatta Ataş Diyarbakır Baro Başkanlığına buna dair bir mektup yazdı, Diyarbakır Adliyesinde görev yapan savcı K.K.’nin kendisine “Tahir Elçi cinayetini Mahsum Gürkan ve Uğur Yakışır’a mal etmesi” yönünde baskı yaptığını aksi durumda ölümle tehdit edildiğini anlattı. Mektup mahkemeye sunuldu, mahkemeden adı geçen savcı hakkında suç duyurusunda bulunulması ile Hakimler ve Savcılar Kuruluna (HSK) şikayette bulunulmasını talep edildi. Ancak bu talep reddedildi. Savcı K.K ile ilgili iddialar neden araştırılmadı?

5- 12 Eylül 2021’de Diyarbakır’ı ziyaret eden ve “Tahir Elçi, siyasi bir suikasta kurban gitti” diyen dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu’nun dinlenmesine karar veren mahkeme bu karardan duruşmaya gelmeden vazgeçti. Ahmet Davutoğlu neden dinlenmedi?

Fazlası var ama cezasızlığı anlamak için bu sorularla sınırlandıralım. Ve şimdi savcılık, Tahir Elçi’nin öldürülmesine ilişkin davada 25 Nisan 2024’de sunduğu mütalaada Tahir Elçi’nin ölümüne sebep olan kurşunun, hangi silahtan çıktığının belirlenmesinin, “tıbben ve fiziken mümkün olmadığı” iddia ederek polislerin beraatını istiyor.

Cezasızlıkla mücadele tarihinde en önemli aktör olan Tahir Elçi’nin katledilmesini de aynı kadere mahkum edilmek isteniyor.

Başlarken Cizre-Temizöz davasını hatırlatmıştık, bitirirken de Lice davasını hatırlatması ile bitirelim. 1994’te Lice’de Tuğgeneral Bahtiyar Aydın’ında olduğu 16 kişinin öldürülmesine dair açılan davanın hiçbir duruşmasını kaçırmadı Tahir Elçi. Lice davası müdahillerinden Şiyar Kaymaz’a ne hissettiği sormuştum mütalaadan sonra. Şöyle dedi: “Bizim davamızda her duruşma öncesi hazırlıklı gelirdi Tahir Başkan. ‘Yüzleşme, adalet, hakikat bu ülkenin olmazsa olmazıdır’ derdi. Bugün ne yazık ki Tahir Elçi davası tıpkı takip ettiği yüzleşme davalarının akıbeti ile karşı karşıya. 8 yıldır sürüncemede bırakılan bir dava şu an, diğer yüzleşme davalarında yapıldığı gibi, cezasızlık politikasıyla karşı karşıya. 12 Haziran’da dava var. Hakikat ve adalet ve barış için yüreği çarpan her bir birey, kurum-kuruluş Tahir Elçi davasına içtenlikle sahip çıkmalı; sesini yükseltmeli ve çığlıkları adalet terazisine yön vermelidir. Sustukça cezasızlık zırhına bürünen failler çoğalacaktır.”

Kaymaz’ın çağrısına başta sorduğumuzun soruya yenisini ekleyerek noktalayalım: “Adalet Bir Baro Başkanının katillerini açığa çıkarmazsa başkaları da bu yola başvurmaz mı?”

Gündem