Seçimler ve gerçekler: Nasıl bir seçime gidiyoruz?

Seçimler ve gerçekler: Nasıl bir seçime gidiyoruz?
Türkiye yine sandık başına gidiyor. Peki ama sandıkta attığımız oylar ne kadar özgür irademizi yansıtıyor? Atılan oylar, ne kadar karşılığını buluyor? 31 Mart yerel seçimine nasıl giriyoruz? Her seçim bir ülkede demokrasinin hakkıyla işlediği anlamına gelmiyor ve Türkiye'de bu konuda çok ciddi sıkıntılar var.

31 Mart yerel seçimine nasıl giriyoruz? Bu nasıl bir seçim olacak? 2019'da seçmen kaydırma, bir takım Kürt illerinde MHP'ye, AKP'ye çıkan oylarla ortaya çıkan durum, bu seçimde de tekrar gündeme gelecek gibi görünüyor. Üçüncü bir kayyım dönemi açılacak mı bazı belediyelerde? Aynı zamanda sosyal medya, ne gibi dalavereler yapılabilir? Ya da 2019'da o dalavereleri yapanlar bugün AKP'li birtakım adaylara nasıl hizmetler veriyor? Banu Güven ve Kemal Göktaş ne kadar adil bir seçime gittiğimizi konuşuyor.

BANU GÜVEN VE KEMAL GÖKTAŞ İLE AKINTIYA İNAT'I İZLEYİN

BANU GÜVEN: 31 Mart yerel seçimine nasıl giriyoruz? Bu nasıl bir seçim olacak? Her seçim bir ülkede demokrasinin hakkıyla işlediği anlamına gelmiyor ve özellikle Türkiye'de bu konuda çok ciddi sıkıntılar var. Özellikle 20 küsur yıldır iktidarda olan AKP tarafından gelen birtakım manipülasyonlar elbette göze batıyor. Ve özellikle de 2019'da seçmen kaydırma, bir takım Kürt illerinde MHP'ye, AKP'ye çıkan oylarla ortaya çıkan durum, bu seçimde de tekrar gündeme gelecek gibi görünüyor. DEM Parti'nin bu konuda araştırma önergesi vardı, birtakım rakamlar da güncellendi, bunları konuşacağız. Üçüncü bir kayyım dönemi açılacak mı bazı belediyelerde? Onu konuşacağız. Aynı zamanda sosyal medya, ne gibi dalavereler yapılabilir? Ya da 2019'da o dalavereleri yapanlar bugün AKP'li birtakım adaylara nasıl hizmetler vermekteler? Bunları konuşacağız. Unuttuğum bir şey var mı Kemal? Neresinden başlayalım?

KEMAL GÖKTAŞ: Yani aslında bütün bu seçim dönemine özgü usulsüzlükler ve adil bir seçim olmasını engelleyen meselelerden önce bu seçime zemin olan demokratik hak ve özgürlüklerin durumuna bakmak lazım. Aslında bunun üstüne konuşmak biraz lüks ama Türkiye'de işte bir takım yabancı kuruluşlar, uluslararası kuruluşlar not falan veriyorlar, Freedom House bunlardan biri. Özgür olmayan ülke kategorisinde Türkiye uzunca bir dönemdir. Yarı demokrasi sayılıyordu AKP iktidara geldiğinde.


BANU GÜVEN: Çeyrek çeyrek Kemal'cim. Çeyrekten öte değil bence.

KEMAL GÖKTAŞ: Yani AKP geldiğinde kategorimiz yarı demokrasiydi. Evet, çeyrek de diyebiliriz ama şimdi.. AKP'li yıllar yaşayınca Banu…O zaman da şikayetçiydik Türkiye'deki demokratik hak ve özgürlüklerin standartlarından ve basın özgürlüğünden. Ama hakikaten çok bir mesafe var. Yani çok büyük bir fark var. Hani o zaman da özgür bir ülke değildi. O zaman da çok sıkıntılıydı ama asla AKP'li yıllar gibi de değildi. Ama bugün itibariyle nasıl bir seçime gidiyoruz dediğimizde bir kere Anayasa’da yazılan o demokratik hak ve özgürlüklerin çok büyük bir bölümünün kullanılamadığı bir sistemle gidiyoruz seçime. En başta düşünce ve ifade özgürlüğü. İşte gazetecilere yönelik baskılar. Medyada iktidarın hakimiyeti. ve de bütün tabii onu da konuşacaktık.

BANU GÜVEN: Bak başlıklar arasında ben onu söyledim mi? Söylemedim galiba.

KEMAL GÖKTAŞ: Bütün bunlara eşlik eden şekilde ağır bir baskı ortamı ve de hukukun siyasetin elinde bir araç olarak kullanılması, işte gazetecilere, başta olmak üzere sosyal medya kullanıcılarına, siyasetçilere yönelik, sürekli tepemizde duran soruşturma ve dava tehdidi. Şimdi bunları dinleyicilerimize yeniden anlatmaya gerek yok ama şunu söylememiz gerekiyor. Düşünce ve ifade özgürlüğünün olmadığı, örgütlenme özgürlüğünün büyük ölçüde engellendiği, toplantı ve gösteri özgürlüğünün neredeyse artık yok sayıldığı bir ülkede nasıl bir demokratik seçime gidilebilir? Seçim sadece oy vermek midir? Oy vermeye ilişkin kaygıları, oy verme gününe ilişkin birtakım sıkıntıları da konuşacağız ama oy verme günü mükemmel geçse bile yani bu seçimler gerçekten hiçbir hile hurda karıştırılmadan yapılsa bile, gerçekten adil ve demokratik bir seçim mi? Buna bir kere kocaman hayır dememiz icap ediyor. Çünkü insanların özgürce konuşamadığı, özgürce kanaatlerini dile getiremediği, kamu yayıncısı TRT'nin muhalefete kapılarını tamamen kapattığı, yani neredeyse sıfır dakika ayırdığı bir ortamda, ancak tek parti devletlerinde görülebilecek bir medya ortamında özgür ve adil bir seçimlerden bahsedemeyiz. Bir kere en başta bunu söylemek gerekiyor.

BANU GÜVEN: Biraz somutlaştıralım istersen. Geçenlerde parti grup toplantısında konuşan Özgür Özel, TRT'nin adaylara ne kadar zaman ayırdığını karşılaştırma yaparak açıkladı. Murat Kurum, İstanbul AKP Büyükşehir Belediyesi Başkan Adayı. 29 dakika. Ekrem İhanoğlu, tahmin et?

KEMAL GÖKTAŞ: Sıfır.

BANU GÜVEN: Bravo. İzmir'de AKP'nin adayı Hamza Dağ, CHP'nin çok tartışılan adayı Cemil Tugay. Kaça kaç tahmin et?

KEMAL GÖKTAŞ: Yani kopya çektim ben. Önceden baktım, sıfır.

BANU GÜVEN: Hamza Dağ’ı en azından tahmin edebilirdin. Neyse o da 22. Ona da baya bir hani İzmir'e vuruşuyorlar. Ankara'yı hatırlıyor musun? Gene de biraz heyecan olsun. Turgut Altınok 17 dakika yer almış haberlerde AKP'nin adayı. Mansur Yavaş?

KEMAL GÖKTAŞ: Sıfır.

BANU GÜVEN: Evet. Hatırlıyor musun? Selahattin Demirtaş aslında bu karşılaştırmayı çok güzel, esprili bir şekilde dile getiren ilk lider olmuştu.


KEMAL GÖKTAŞ: TRT'de kanun gereği konuşma hakkı veriliyor. Demirtaş da o kanun gereği verilen 10 dakikalık konuşmasına başlarken ‘bağımsız görevini hakkaniyette yere getiren TRT ekranlarında bize yer verdiğiniz için çok teşekkürler’ mealinde bir şey söylemişti.

BANU GÜVEN: Evet, evet. Şimdi Özgür Özel'in üzerinde durduğu, geçtiğimiz günlerde Küçükçekmece'de bir törende konuştu ikisi de, İkram İmamoğlu'yla beraber. Şimdi üzerinde durdukları çok önemli konulardan biri de yasal yükümlülük değil mi? Bu da TRT açısından yani kamu yayıncısı olarak. CHP'nin bu seçim propagandası filminin bir türlü yayına girmemesiydi. Hukuk komisyonu varmış efendim. TRT'nin toplanmış bir hafta geçmiş, işte on gün geçmiş, hiçbir ses yok. Dolayısıyla bununla ilgili de gidip görüşmeler yaptılar. Şimdi bu olacak şey değil.

KEMAL GÖKTAŞ: Parasını verdiği reklamı dahi yayınlatamıyor. Öyle bir durum var.

BANU GÜVEN: Reklamı yayınlatamıyor. Evet.

KEMAL GÖKTAŞ: Zaten TRT çok önemli. Niye önemli? TRT aslında taşrada çok önemli. Hala TRT'yi izleme alışkanlığı var ve insanlar haberleri TRT'den alıyorlar. Ama TRT'yi bir kenara koysak bile, yani kamu yayıncısı zaten tarafsız olmalı, bağımsız olmalı. Türkiye'de hiç tarafsız ve bağımsız olamadı ama hiç böyle de olmadı. Yani ben küçükken hatırlıyorum, önce başbakan konuşurdu TRT haberlerinde, sonra ana muhalefet partisi, sonra daha küçük parti ve mecliste temsil eden bütün partilerin açıklamalarına öyle ya da böyle yer verilirdi. Ya da TRT'de açık oturumlar düzenlenirdi. En meşhur 91 Genel seçimlerinden önce seçime giren bütün partilerin liderleri, ki oyu yüzde bir bile olmayan o dönemin Sosyalist Parti lideri Doğu Perinçek dahi Başbakan'ın karşısında, Mesut Yılmaz’dı Başbakan, Başbakan'ın ve diğer muhalefetlerin karşısında görüşlerini açıklama olanağı bulmuştu. Şimdi 90'lı yıllardaki Türkiye demokrasisi nasıldı? 80 darbesi olmuş. ve darbenin üzerinden henüz 10 yıl geçmiş ve bütün darbe kurumları ayakta, yasalar olabildiğince sert ama ona rağmen TRT'de bu açık oturum düzenlenebiliyorken bugün bu yapılamıyor. Bunun farkı şu yani bu aradan geçen yıllarda bir parti devletine dönüşüm… Yani AKP hani iktidar olur mu olmaz mı diye çok konuşuluyordu ya ilk geldiklerinde, oldu, iktidar da oldu ve şu anda devleti partinin bir organı olarak yönetiyor.

BANU GÜVEN: TRT'deyiz hala…Şeffaf da değiller. Şimdi TRT'nin kapağı bir açılsa orada lüzumsuz bir takım prodüksiyonlar için sağa sola bizlerin vergisini nasıl çarçur ettiklerini görebiliriz. Ama buna gelmeyeceğim, seçimle ilgili hakkımızı tekrar hatırlayalım. Bütün partilerin, liderlerin, herkesin söz söyleme hakkımız var değil mi? Hem de vatandaş olarak öyle bir hakkımız var ki. Çünkü müthiş bir vergi ödüyoruz biz TRT için. Bizim paralarımızla dönen bir yer orası. Evet. Ve ne kadar para gittiği, ne kadar girdisi olduğu TRT'nin doğru düzgün de açıklanmıyor. 2017, 2018, 2019 rakamlarını bulabildim. 7.2 milyar lira, o zamanın Türk lirası olarak düşün bunu. Dolayısıyla bu gerçekten kötüye kullanılan, hatta suç oluşturan bir durum. Bana sorarsan seçim öncesinde özellikle TRT ekranlarında muhalefetin argümanlarının yer alamaması, vatandaşın bilgilenme hakkından men edilmesi. Ne demiş Özgür Özel? ‘TRT'yi cenazemde bile istemiyorum, dirime gelmeyen ölüme de gelmesin’ demiş, ‘fitil fitil gelecek burnunuzdan’ demiş, ‘er ya da geç Özgür Özel senin alnını karışlayacak’ diyor TRT Genel Müdürü'ne. Bir de yani ortada böyle laflar uçuşuyor. Nasıl rahat gidip kafayı koyup uyuyorlar? İnan bilmiyorum.

KEMAL GÖKTAŞ: Evet. Bir davaları var çünkü. Yani öyle düşünüyorlar. O dava gereğince her yaptıkları makbul. Çünkü ülkeyi, partileri, seçmenleri bizim gibi algılamıyorlar. O iktidarın devamı için her yolun mübah olduğu bir düşünce evreninde yaşıyorlar. Dolayısıyla hani klasikleşmiş ve klişeleşmiş kavramla söylersek ötekileştirerek… O ötekinin kendisine yönelik en ufak bir güç göstermesine müsaade etmiyor, tahammül etmiyor. Bir tırnak içinde kendilerince bir dava ve çıkar iç iç içe geçmiş durumda. O koltuklarda oturabilmek için de o talimatlara uymak durumundalar.

BANU GÜVEN: Bir taraftan da şimdi şey özel medya kuruluşları da var. Orada da hala aynı hikaye… DEM Parti'yi başkaları konuşuyor yayınlarda. Hani muhalif, muhalif tırnak içinde, muhalif kanallarda olsun ya da iktidar medyasında olsun. Özellikle oraya odaklandığımız için değil, bu süre gelen bir hata olduğu için bir eksiklik ya da bir siyasi tercih olduğu için bunun altını çiziyorum. Böyle olmaması gerekiyor. … Mesela şunu konuşulduğunu, tartışıldığını enine boyuna, duydun mu herhangi bir yerde? Seçmen kaydırma meselesi.

KEMAL GÖKTAŞ: Seçmen kaydırma neredeyse muhalefet partilerinin de gündemi değil. Bir tek DEM Parti bununla ilgili konuşuyor ediyor. Bugün Siirt’te yine bir seçmen kaydırma meselesiyle ilgili altı bin küsürlük bir üç dört evde altı bin küsürlük bir kayıt olduğu için Siirt CHP il başkanı ilçe seçim kuruluna itiraz etmiş ama reddedilmiş.

BANU GÜVEN: Bu 6.818 seçmen kaydı şüpheli diyorlar.

KEMAL GÖKTAŞ: Bu sadece Siirt’te olan… Bütün bölge genelindeki rakamın 50 binin üzerinde olduğunu söylüyor Öztürk Türkdoğan, DEM Parti'nin hukuk işlerinden sorumlu genel başkan yardımcısı. Dolayısıyla çok ciddi bir seçmen manipülasyonu yaşanıyor. Önceki seçimlerde de sen de söyledin, birtakım yerlerde ilginç bir şekilde Kürt illerinde MHP'ye aşırı oyların çıkmasıyla da ortaya çıkmıştı.

BANU GÜVEN: Hakkari'de falan hatırlıyor musun?

KEMAL GÖKTAŞ: Evet, evet. Yani ve seçimlerde herkes ıslak imza tutanağını almaya vs. Ama asıl yolsuzluk ve usulsüzlüklerin seçimden önce bütün seçmen kaydırmalarla ve mükerrer oy kullanımıyla olduğunu artık biliyoruz. Bence Türkiye'deki seçimlerin güvenliğini en çok tehlikeye atan şey parmak boyasının kaldırılmasıydı. Yani işte bir ilkellik olarak görülüyordu. Herkes ‘ya efendim bu devirde parmak boyama mı kaldı’ falan diyordu. Ama ortaya çıktı ki parmak boyası ciddi bir güvenceymiş aslında. Parmak boyasının kaldırılmasından sonra usulsüzlüklerin de alabildiğinin önü açıldı. Çünkü mükerrer oy kullanmak ve bu tür seçmen kaydırmalar açısından parmak boyası bir engel teşkil ediyordu. Şimdi parmak boyası yok.

BANU GÜVEN: Mesela beni çok tedirgin eden yerlerden biri bütün seçimlerde Urfa'dır. Bu seçmen kaydırma meselesine döneceğiz tekrar da. Çünkü acayip detaylar var orada biraz daha somutlaştırmak için. 54 bin kişilik bir seçmen şaibesinden söz ediyor Öztürk Türkdoğan. O da Ankara Büyükşehir Belediyesi Eş Başkan adayı aynı zamanda DEM Parti'nin. Onlara bakmak lazım. Ama benim tekrar o cümlemin en başına döneyim. Her seçimde acayip diken üzerinde baktığım yer Urfa'dır. Şanlıurfa son derece şanlı bir seçim ihlalleri dizisiyle dolu. Hani içinde biz cinayet de gördük. Şenyaşar ailesinden birkaç kişi katledildi. Türkiye seçimlerinin Texas'ı diyebileceğim Şanlıurfa'da bu seçimde acaba neler olacak? Çünkü orada korucu olsun, birtakım çeteleşmiş yapılar hakikaten terörize gidiyorlar ortalığı. Yani bu hükümetin, iktidarın çok kullanmaya bayıldığı terör lafı birebir orada hayata geçiyor her seçimde.

KEMAL GÖKTAŞ: Evet, bu seçimde daha kritik çünkü Yeniden Refah Partisi adayı eski AKP'li ve AKP adayı yarışıyor görünüyor başa başa ama aradan DEM Parti'nin çıkma olasılığı var. Yeniden Refah Partisi diyor ki ‘eğer DEM Parti'nin çıkmasını istemiyorsa AKP çekilsin diye bir açıklama yaptı. Dolayısıyla güçler birbirine yakın ve denk olunca çatışma olasılığı da artıyor.

BANU GÜVEN: Bir de şöyle bir şey oluyor Kemal, onu da söyleyelim izleyicilerimiz ve dinleyicilerimiz kafalarını da canlandıramıyorsa eğer. Mesela bir takım silahlı insanlar oy verilen okulun önünde akşam vakti toplanabiliyorlar. Ben oradan daha önceki seçimlerde can güvenliği olmadığı için kendini müdürün odasına kapatıp, kilitleyip, dolap çekip kapının arkasına ayrılamayan müşahitlerle konuştum. Yani Türkiye'deki seçimlerin seçim gününün ne kadar demokratik olup olmadığına dair birtakım veriler toplanacaksa muhakkak Urfa'ya da bakmak gerekiyor. Orada bir şeylerin değişmesi gerekiyor.

KEMAL GÖKTAŞ: Ben asıl şeyi de merak ediyorum Banu. Bu 54 bin sayısına ilişkin bir not düşmemiz gerekiyor. Bunların tamamı kolluk kuvveti.

BANU GÜVEN: Hah işte evet.

KEMAL GÖKTAŞ: İşte bir yıl sonra yapılacak tatbikat için adres taşınmış mesela. Yani bir yıl sonra yapılacak tatbikat için görevlendirilmiş.

BANU GÜVEN: Ya da Ekim ayında taşınmış da seçim gündeme başlamadan yani seçim meselesi kutusu açılmadan. Önden hazırlık.

KEMAL GÖKTAŞ: Evet. Ama fiilen orada oturmayanlar bunlar. Yani orada yaşamayanlar. Dolayısıyla bu hakikaten inanılmaz bir manipülasyon. DEM Partililer de diyor ki ‘bir tek bizim meselemiz mi?’ Orada DEM Parti’ye karşı bu aleyhe bir sonuç doğuracağı için diğer muhalefet partilerinin pek umurunda değil. Hatta hiç umurunda değil.

AKINTIYA İNAT PODCASTİNİ DİNLEMEK İÇİN TIKLAYIN



BANU GÜVEN: Çok yanlış.

KEMAL GÖKTAŞ: Evet. Zaten Doğu ve Güneydoğu'da seçimler her zaman şaibeli olmaya yatkın.


BANU GÜVEN: Ama Yüksek Seçim Kurulu bu bütün bu konuyla ilgili itirazları reddediyor. Ama nasıl şeyler var? Biraz daha rakamları aktarayım mı Kemal? Bak. Öztürk Türkdoğan demiş ki Kürt kentlerine toplam 54 bin civarında seçmen kaydırılmış ve bunların çok büyük bir kısmı güvenlik personelli. Mesela Ağrı Merkez'de konuştuk, 4.000... Yok, Siirt demiştik. 4.607 seçmen Ağrı Merkez. Bitlis, Tatvan, 708, gene bir şey değil. Diyarbakır, Eylül, 1.213. Diyarbakır, Kulp, 1.985. Çukurca, Hakkari, 3.602. Hakkari, Derecik, 2.107. Yüksekova, Esendere, 2.019. Şemdinli, 2.060 seçmen. Bazılarında o kadar acayip ki mesela Şırnak'da bir Aydın Caddesi var. Askeri alan olarak görünüyor ve seçmen taşınan, en yoğun şekilde seçmen taşınan bölge burası. Yerleşkeye kayıtlı seçmen sayısı Mayıs 2023'te 752. Sonra ne oluyor biliyor musun? Mayıs 2023'den sonra yüzde 692 artışla 5956 seçmene ulaşıyor orada ve bunların hiçbiri Şırnaklı değil. Evet. Hepsi dışarıdan gelen görevli. Yani mesela bu süre içinde Şırnak merkezden giden, Şırnak'la olmayan seçmen sayısı 2429 iken 8710 seçmen oraya yığıyor AKP ve bütün bunları daha önceki seçimlerde ne kadar oyla kaybetmişler? Şimdi aşağı yukarı ne kadar oya ihtiyaçları olur? Böyle kılı kırk yararak bir hesap yaptığını söylüyorlar AKP'nin. Şimdi bunlar ufak tefek yerler falan diye düşünülmesin. Her bir sandık önemli. Her bir sandık. Yerel seçimde de öyle. Daha örneklerde var.


KEMAL GÖKTAŞ:Bu seçmen kaydırmayla ilgili meramımızı anlattık herhalde. Çünkü sayılar ortada ve de nerede gerçekleştiği de ortada.

BANU GÜVEN: Bir dakika bir örnek daha verebilir miyim? Affedersin ama bu da çok dehşet bir örnek ya. İzleyicilerimiz ve dinleyicilerimiz eminim durumun vehametini bu örnekle daha da iyi anlayacaktır. Bak. Şimdi, Kars merkezde Cumhuriyet Mahallesi'nde Ordu Evi olarak görünen adreste 2023, Mayıs 2023 seçimlerinde seçmen sayısı kaçmış biliyor musun? 13. Yüzde kaç artmış? Bir tahmin et, salla bir şey Kemal.

KEMAL GÖKTAŞ: Bin

BANU GÜVEN: Çık.

KEMAL GÖKTAŞ: Beş bin.

BANU GÜVEN: Çık.

KEMAL GÖKTAŞ: On bin.

BANU GÜVEN: Çık. İkiye katla.

KEMAL GÖKTAŞ: Yirmi bin mi?

BANU GÜVEN: Yüzde 23 bin. Yani bu işin acayip yerini vurgulamak için bu hesaplamayı yapmışlar. 3 bin 5 kişi yığmışlar oraya. Yani on üç kişilik seçmen varken orada ordu evinde şimdi o ordu evinde 3 bin5 kişi oy kullanacak.

KEMAL GÖKTAŞ: Çok iyi.

BANU GÜVEN: Söyleyeceklerim bu kadar. Kayyım meselesi var bir de. Diyelim ki seçim kazanıldı, ondan sonra üçüncü bir kayyım dönemi görecek miyiz?

KEMAL GÖKTAŞ: Yani 2016'dan bu yana yaklaşık 8 yıldır kayyım atanan yerlerdeki insanların seçme ve seçilme hakları elinden alınıyor. Rejimi, demokrasiyi, sadece seçimlere sıkıştırılan o da bu tür bir seçime sıkıştırılan sistem, anayasa orada işlenmiyor. Yani inanılmaz bir manzara var. Belediye başkanlığına seçilen cezaevine bilet almış oluyor. Düşman ceza hukukunun tanımı odur. Fiil değil, kişi cezalandırılır. Herhangi bir suç işlemesine gerek yok. Orada da belediye başkanı seçilen kayyım atanıyor yerine, tutuklanıyor cezaevine gidiyor. Kimisi çok uzun kalıyor, kimisi daha kısa. Bu Türkiye'de artık sürdürülebilir değil. DEM Partililer de iktidarın bundan ötürü çok yıprandığını ve buna devam etmeyeceğini tahmin ediyorlar. Ahmet Türk başta olmak üzere çeşitli defalar yeniden kayyım atanmasını beklemediklerini söylüyorlar.

BANU GÜVEN: Mardin'de Büyükşehir Belediye Başkanı seçildi iki defa.

KEMAL GÖKTAŞ: Ve iki defa kayyım atanarak görevinden oldu. İki kere kayyımla gitti.

BANU GÜVEN: Evet, Büyükşehir Belediye Başkanı'ydı.

KEMAL GÖKTAŞ: Yani kayyım politikasının devam edip etmeyeceğini bilemiyorum iktidarın ama buna rağmen yani iki dönemdir böyle kayyım atanmasına rağmen oradaki seçmenin ısrarla gidip oy vermesi, sandığa küsmemesi ya biz veriyoruz oy ama kayyım geliyor dememesi hakikaten oradaki insanların demokratik yöntemlere de olan ısrarcılığını gösteriyor. Bu da çok önemli, bence çok kıymetli. Yani şu olabilirdi. Ya kayyım verdiğimiz oy boşa gidiyor. Dolayısıyla biz oy kullanmayacağız tavrı gelişmedi orada. Bu önemli. Dileriz ki sandıktan çıkan sonuçlara iktidar uysun. Süleyman Soylu demişti zaten hani Tayyip Erdoğan bu talimatı vermiş ve de o da benim istediğim bir göz diye başlayan bir cümle kurmuştu.

BANU GÜVEN: Evet.

KEMAL GÖKTAŞ: Şevkle kayyım politikasını uyguladığını anlatıyordu Süleyman Soylu. Yani hukuksal bir durum yok ortada.

BANU GÜVEN: Şimdi iki şey geliyor aklıma. Onu anlatmak istiyorum. İki anekdot. Bir tanesi bu genel seçimlerden önce 7 Haziran seçimlerinden önce bomba patlamıştı ya Diyarbakır'da. Orada insanlar, bayağı bir insan yaralandı. Ve o zaman belediye başkanı, büyükşehir belediye eş başkanı olan Gülten Kışanak hastanede herkesi teker teker ziyaret ediyordu. O belediye başkanı olarak o koşturma hali benim hala gözümün önündedir. Ama ne oldu? Seçim zamanı orada gerçekten hala yatan ve bakım gören yaralıların sedyelerle oy kullanmaya gittiğini gördük. Böyle bir kararlılık var. Selçuk Mızraklı, kayyımın yaptırdığı süper lüks banyoyu, makam odasını falan göstermişti, hatırlıyorsan. Onunla da gözaltına alınmadan hemen önce galiba kısa bir konuşma imkanı bulmuştum. O gün bugündür yok. Senin de söylediğin gibi gerçekten yani belli şehirleri, Büyükşehir Belediye Başkanı adayı olmak bileti almak gibi bir şey cezaevine.

KEMAL GÖKTAŞ: Sadece Büyükşehir ya da değil yani ilçede de öyle.

BANU GÜVEN: Doğru söylüyorsun evet.

KEMAL GÖKTAŞ: Yani tamamına çünkü atanıyor kayyım. Hani hukuken hepsi mi suçlu? Yani seçilen herkes nasıl hemen suçlu olabilir? Bu inanılmaz bir şey. Tabii bunun karşısında muhalefetin çekinik eleştirileri, çekinik protestoları vesaire de pek bir anlam ifade etmedi. Zaten Tayyip Erdoğan da buna güveniyor. Yani orada yaptığı her tür hukuksuz uygulamanın muhalefetin çok da gündemine girmeyeceğini bildiği için o adımları rahat atıyor.

BANU GÜVEN: İlk kayyım atandığında belediye başkanları görevlerinden alındığında. O zaman Kemal, CHP'den herhangi bir açıklama yapılmamıştı ve o zaman parti sözcüsü, yani Kemal Kılıçdaroğlu da bir şey dememişti. Parti Sözcüsü Selin Sayek Böke'ye bu soru soruldu, o da bir iki cümle söyledi. Ve çok büyük bir eksiklikti bu. Daha sonra da şimdi bir Ekrem İmamoğlu'nun önünde bir tehdit var. Zaman zaman bu hatırlatılıyor. Bu ses çıkarılmayan konular dönüp dolaşıp CHP'yi bulabiliyor.

KEMAL GÖKTAŞ: Evet. Ekrem İmamoğlu için birkaç kez böyle çok ciddi bir olasılık olarak gündeme getirildi kayım atanması. Yapabilir, yani o gücü hissederse İstanbul'a da kayım atayabilir. Her yere kayım atayabilecek gücü var. Çünkü artık bu yapıldı, uygulandı ve devam etti. Yani oradan kendisine bir zaafiyet doğma ihtimali olduğu için bunu yapmıyor Erdoğan. O da 2019'daki seçimlerde, seçim iptal edildikten sonra insanların sandığa gidip Ekrem İmamoğlu'na oy verip açık ara seçilmesini sağlamalarıyla aşıldı bence. Öyle olmasaydı, o tepki gösterilmeseydi seçmen tarafından, çok kolaylıkla kayyım atayabilirdi oraya. Bugün itibariyle o güç olunca yani kayyım atadığında Ekrem İmamoğlu'nu ve muhalefeti büyüteceğini düşündüğü için buna şimdilik girmiyor ama konjonktür değiştiğinde girebilir elbette.

BANU GÜVEN: Yani buna rağmen çok ciddi bir irade var. Politize seçmen, kararlı seçmen gidiyor, oyunu da kullanıyor. Şimdi gelelim sosyal medyaya. Sosyal medyada bu yanıltmaca işleri falan nasıl dönüyor? Gerçi şunu söylemeden edemeyeceğim Kemalciğim. Yani AKP'nin geçen seçimlerde gördük ki sosyal medyada efendim yapay zekâ aldatmacalarına falan ihtiyacı yok. Yani bayağı bildiğin fotomontaj yapıp montaj da değildi, ne fark eder diyen bir cumhurbaşkanı vardı karşımızda. Kemal Kılıçdaroğlu'nun Karayılan'la falan o videosundan söz ediyorum. Ama ne olacak ki biz yaptık olsun gidiyor bak falan gibi bir tavır var. Ama iş bundan daha ciddi olabilir tabii artık bu dönemde.

KEMAL GÖKTAŞ: Yani o manipülasyon daha çok televizyon izleyicisine ve de işte meydanlarda gösterdi. Etkili oldu. CHP yönetiminde şöyle bir tepki vardı: Yani buna kim inanır? O yüzden açıklama bile yapmadılar doğru düzgün. Tepki göstermediler. Çok büyük hata yaptılar. Bir kere bir yalan vardı ortada bir manipülasyon vardı ve buna çok sert tepki gösterilmeliydi. Onu yapmadılar. ve bu seçim sonucunda etkili de oldu. Herkes gördü bunu. AKP'den kopan, AKP'ye oy vermek istemeyen insanlar ‘e karşı taraf terörle iş birliği yapıyor’ propagandasına inandı. ‘Vatan elden gidiyor’ diye gidip tekrar Cumhur İttifakı partilerine AKP'ye MHP'ye oy verdiler. Ama bir de bu sosyal medyadaki iş biraz daha inceltilmiş bir iş. Orada çok çeşitli algoritmik hesaplarla manipülatif haberler ve değerlendirmeler insanlara sunuluyor. İşte bu salt ‘bunlar terörle iş birliği yapıyor’ vesaire değil. Çok önemli bir kısmı da aslında mesela muhalif görünümlü. Bunlar iktidara oy veren ya da iktidara sempati duyan ya da daha önce iktidara oy vermiş ama kararsız seçmen üzerinde bir algı yaratmaya yönelik çokça paylaşım yapıyorlar. Orada hani tek düze bir mesaj paylaşımından ziyade daha komplike mesajlarla bu algı yönetiliyor. Bu ortaya da çıkarıldı aslında. Meta, Facebook'un sahibi olan şirket, Mayıs seçimlerinden sonra, Ağustos 2023'te bir rapor yayınladı ve o raporda 60 Facebook hesabı, 37 Facebook sayfası, 2 Facebook grubu ve 20 Instagram hesabının arkasındaki 4 şirketi deşifre etti. Bunlar inanılmaz bir reklam bütçesi harcamışlar Banu. 667 bin dolar. Yani şimdi hesaplarsak 20 milyon lirayı mı buluyor, o civarda? İnanılmaz bir reklam bütçesi. Ve bu reklam bütçesiyle bahsettiğim türde algı operasyonları yapıyor sosyal medyada. Ve bunlardan biri, bu dört şirketten biri bu algı operasyonlarını yapan, Facebook'un raporuna giren şirketlerden biri de Bin945 diye bir şirket. Bin’i yazıyla yazıyorlar, 945 rakamla. İşte bu Bin945 şirketi şu anda İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Murat Kurum'la daha birçok AKP'li belediye başkan adayının reklam işlerini yürütüyor. Ve bunu bir de keşfetmek, yakalamak çok zor. Yani muhalefetin de bu işi bilenlerin de yakalaması çok zor. İşte Facebook ancak kendisi yakalamış ve raporuna koymuş. Dolayısıyla orada çok ciddi bir manipülasyon olduğunu da görmemiz gerekiyor. Bu tabii Cambridge Analytica skandalından bu yana ilk orada böyle çok dillendirildi. İşte Trump'ın seçildiği ya da İngiltere'de Brexit oylamasında sosyal medyadaki algı operasyonlarının çok etkili olduğu ortaya çıkmıştı. Türkiye'de de birçok seçimdir bu uygulanıyor. İşte bunu en net biçimde Facebook'un bu raporuyla öğrenmiş olduk.

BANU GÜVEN: Peki, o zaman sosyal medyada okuduklarınıza, gördüklerinize dikkat. Yani gazetecilikte şöyle bir şey var. Haber kanallarında da hızla, zamanla yarışırken, birbirimizle yarışırken de asla elden bırakmamaya çalıştığımız bir önemli bir ilkeydi bu. Doğrulamak, emin olmak, önüne gelen haberden, görüntüden. Bunun yolları var. Siz siz olun, öyle her gördüğünüz şeyin üstüne atlamayın diye bir dosya bir tavsiye ile bitireyim ben.

KEMAL GÖKTAŞ: Ama bu çok zor yani tavsiye ediyoruz ama herkesin buna vakti yok, bir. İkincisi bazen hakikaten şimdi öyle ustalık da yapılıyor ki gazeteler, gazeteciler, internet siteleri vesaire de bazen bu haberlere girebiliyorlar. Çokça örneği var Türk medyasında. Dolayısıyla evet çok dikkatli olmak ve teyit etmek, kuşkulandığında başka kaynaklara bakmak ve güvenilir haber kaynaklarını takip etmek önemli.

BANU GÜVEN: Kuşkuculuk çok mühim bir şey. Başka alanlarda da biliyorsun. Fakat işte biz biraz önce kötü montajlanmış bir videonun bile seçmenin üzerinde belli bir grubun üstünde etkisi olduğunu konuşmuş olduk. Bakın bu işler önemli yani. Umarım öğrenir seçmen kitlesi de daha gittikçe daha iyi bir şekilde öğrenir sosyal medyayı vesaire kullanmayı. Evet, medya işleri zor bizim memlekette.

KEMAL GÖKTAŞ: Oyumuzu kullanacağız. En azından yerelde bizi kimin seçeceğine karar vereceğiz ama bu seçimin pek de adil olmadığını, çok eşitsiz bir ortamda geliştiğini ve devam ettiğini de not düşmemiz gerekiyordu.

BANU GÜVEN: O zaman gelecek hafta tekrar görüşüyoruz diyoruz bizi dinleyenlere ve izleyenlere. İyi bir hafta sonu diliyoruz şimdiden. Hoşçakalın. Kulağınız bizde olsun.

Podcast