Hangi Akşener’e inanacağız?

BERNA CAN


İYİ Parti lideri Meral Akşener partisinin yerel seçim kampanyası kapsamında Muğla'da "Gerçek bir muhalefetin nasıl yapılacağını göstermezsem 2028'de bana oy vermeyin '' diye seslenmiş.

Aynı Akşener, İYİ Parti'nin seçimlere ittifaksız girme kararını alınmasının ardından "Seçimi kazanamazsak gereğini yapar ve evime dönerim" demişti. Hangi Akşener'e inanacağız, kestirmesi güç ancak İYİ Parti'deki lider kaynaklı eksen kaymasını izliyor olmaksa hiç şaşırtıcı değil.

İYİ Parti'nin 17 Mart'ta gerçekleştirilen MHP kurultayına davet edilmesi ve temsilci göndermesi siyasette suların ısınması gerektiği algısı olarak servis edilirken, Bahçeli’nin düne kadar ''İP'' diye seslendiği, o günkü adıyla HDP (sonrasında Yeşil Sol ) şimdilerde DEM ile ortaklıkla suçladığı İYİ Parti'ye yakınlaşması kimse tarafından tam ve doğru okunamadı. Bahçeli bir yandan Erdoğan'a ''ayrılamazsın'' diye seslenirken, İYİ Parti'ye bu zeytin dalını neden ve niçin uzattı?

Devlet Bahçeli’nin aylar öncesi çağrı yaptığı gibi seçim sonrası MHP’ye dönmek isteyen İYİ Partili bazı isimleri partiye kabul edebileceği kulislere yansıyan bilgiler arasında.

Geçtiğimiz haftalarda Kısa Dalga’dan Gazeteci Sedat Bozkurt'un aktardığı ve parti kanallarınca süratle 'yalanlanan' kulis bilgisi ise Akşener'in Erdoğan'a yakın bir isme ''Seçmen onaylamadı parlamenter sistem gündemden düşmüştür. Cumhurbaşkanlığı sistemi kalıcı hale gelmiştir" değerlendirmesini ise fikri takipte olanların hafızasında tazeliğini koruyor.

"ABB Adayını öneren isim Sinan Aygün"

Bir diğer spekülasyon ise Akşener'in uzun dönem en yakındaki isim olan Murat İde'nin programcı olduğu TV kanalında İYİ Parti Ankara Büyükşehir Adayı Cengiz Topel Yıldırım'ın adaylaştırılma sürecine ilişkin yaptığı açıklamaydı. İde ''Ankara adayını Akşener’e öneren isim benim de çok sevdiğim abim Sinan Aygün'' açıklamasında bulundu. Sinan Aygün, Mansur Yavaş'a TOGO Kuleleri başta olmak üzere husumetiyle ve Erdoğan'a yakınlığıyla bilinen bir isim.

Cengiz Topel Yıldırım ise ortaya koyduğu seçim kampanyasını tamamen Mansur Yavaş'ı hedef alan açıklamalar çerçevesinde sürdürürken ve hatta bu tavrı İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Ayşe Sucu tarafından "Toplum proje, yenilik, hizmet bekliyor. Ama siyaset yapmayı iftira atmak zannedenler bunu anlamıyor. Edep ya hu" şeklinde sert bir dille eleştirilirken, görünen köye kılavuza hacet bırakmıyor ve İde’nin iddialarını da doğrular mahiyette yerini koruyor.

Akşener ise seçimlere günler kala muhalefetin diğer paydaşlarına sert dille yüklenmeye ve kimine göre seçmenini konsolide çabası, kimine göre ise partisinin düşen oylarının verdiği hırsla saldırganlaşıyor. Ve fakat kim ne derse desin bu tavır ve tercih iktidar kanadından kabul görmüş olmalı ki AKP iktidarına yakınlığıyla bilinen Abdülkadir Selvi Hürriyet Gazetesi'ndeki köşesinde Meral Akşener'i "yalnız bir gladyatör" olarak tanımlıyor ve şöyle diyor: "Akşener’in bu savaşı kazanması için İstanbul ve Ankara’daki İYİ Parti seçmenlerinin kendi adaylarına oy vermesi gerekiyor. Yok, eğer Akşener’in savaşına rağmen İYİ Parti tabanı İmamoğlu ve Yavaş’ı desteklerse Akşener bu kez de kendi tabanı tarafından ihanete uğramış olur."
Peki, herkesin aidiyet ve yakınlığının nereye olduğunu çok iyi bildiği Selvi bu yazıyı bir onay ya da plan mekanizması olmaksızın kaleme alabilir mi?

İktidar için asıl belirleyici DEM mi İYİ Parti mi?

Hepimiz biliyoruz ki yerel seçimler sonrası partili Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ilk adımı Anayasa değişikliği üzerine olacak. Mehmet Uçum'dan tutun da Bozdağ'a kadar Erdoğan'ın 3. kez adaylığı tartışmaları açılmış, 14 Mayıs sonrası MHP'nin ilk dillendirdiği konu Anayasa olmuşken yeni bir Anayasaya ihtiyacımız olup olmadığı, zaten sayısız kez iğdiş edilmiş bir Anayasa ve mahkemesi dahil aldığı kararlar hiçe sayılırken buradan çıkışımız da, kaçışımız da yok.

Peki, Erdoğan Anayasa değişikliği için yeter oyu yani beşte üç çoğunluk olan 360 vekili nereden ve nasıl bulacak? Genel seçimler sonrası yerel seçimlere ittifaksız girme kararı alan DEM Parti mecliste çoğunluğu olan bir diğer parti.

Yerel seçim sürecinin hemen başlangıcında DEM Parti'nin güçlü kanadı olan Zana sahneye çıktı ve Erdoğan'ın 8 Ekim 2015'teki, "Ben çözüm süreci kaldırılmıştır demedim, şu aşamada buzdolabına konulmuştur dedim. İşler yoluna giderse, süreç yeniden gündeme gelir" sözlerini hatırlatan Zana, "Sayın Cumhurbaşkanı 'süreci dondurucuya kaldırdım' diyor. E artık miadı geçmek üzere, bence dondurucudan çıkarıp bu işi esastan ele almak gerekiyor" dedi.

Aynı Leyla Zana partisinin Nevroz kutlamalarında da sahnedeydi. 8 yıl sonra alanlara dönen Zana'nın açıklama ve konuşmaları başta olmak üzere Demirtaş ve Ahmet Türk'ün de yaklaşımı yeni bir çözüm süreci başlangıcı için Erdoğan'ı işaret eden tavırdaydı. Türk yaptığı açıklamada “CHP derin devleti ikna edemez, Erdoğan isterse edebilir” diyordu.

Leyla Zana, Selahattin Demirtaş ve Ahmet Türk'ün açıklamaları seçimlere ittifaksız giren ve kent uzlaşısı yapılan yerler hariç aday çıkaran DEM Parti seçmenini ne kadar etkiler bilinmez ancak muhalefetten düşecek her bir oy Erdoğan'ın gözlerini kamaştırmaya yeter de artar bile. DEM Parti Eş Başkanı Tülay Hatimoğulları ise yaptığı açıklamada "AKP Kürt halkına hayal satıyor, 1 Nisan'dan sonra her şey olabilir mesajını üstü örtülü şekilde veriyor. Oysa Kürt sorunu kırk yıldır devam ediyor'' dedi.

Arka ve ön planda tüm bunlar olurken Erdoğan DEM Parti'ye yüklenmeye devam ediyor ve ''Parti yönetimi önce siyasi irade sahibi olduğunu ispatlamalı'' diye sesleniyor.

Buradaki faktör MHP lideri Bahçeli etkisi mi bilinmez fakat Erdoğan'ın Anayasa değişikliği ve İstanbul seçimleri için etkili ve yetkili ciddi bir ortaklık arayışında olduğu ayan beyan ortada duruyor.

İktidar ve dahil bir kesim muhalefet cumhuriyetçi ve milliyetçi seçmeni DEM Parti üzerinden düşmanlaştırırken, yerli ve millilik üzerinden ‘’hür ve müstakil’’ siyaset yapma iddiası ile yola çıkarak AKP’li ve CHP’li isimleri aday göstermeye çekinmeyen İYİ Parti'ye ise gerek ortağı MHP üzerinden gerekse köşe yazarları ve medyasıyla alan açmaya, yer ayırmaya gayret ve ihtimam ediyor.

Zira asıl hikaye her zaman şöyledir; satrançta en güçlü taş vezir zannedilir oysa tüm taşlar şahı korumak içindir fakat bunu bazen bir piyon da başarabilir.

Bu yakınlaşmanın sonu ve sonucu nereye varır bilinmez. Ancak Meral Akşener'in anket sonuçlarına yansıyan oy oranı düşünüldüğünde genel başkanlığı ve partisini korumak için yeni bir güç arayışı ve söz sahibi olma arzusu katlanarak artacak ve belki de ilk hamlesi "bu milli bir meseledir" diyerek Cumhur İttifakına eklemlenmek olacaktır, kim bilir?

Önceki ve Sonraki Yazılar
BERNA CAN Arşivi
SON YAZILAR