Silikon Vadisi’nden Gazze Şeridi’ne: Savaşın teknolojisi

CAN ERTUNA


İsrail’deki yayın kuruluşlarından +972, İsrailli istihbarat yetkililerine dayandırdığı haberinde Gazze’de hedef tespitinde yapay zekânın yoğun olarak kullanıldığını iddia etmişti. İşte gündeme bu tartışmalı savaş teknolojisinin Google ve Amazon tarafından işletilen bulut sisteminden faydalanıp faydalanmadığı sorusu geldi. Odakta ise 2021 yılında İsrail’e sunulan Nimbus bulut projesi vardı. Ve sızdırılan belgelerin sayısı arttıkça yetkililerin sessizliğiyle örülen duvar yıkıldı.

Binali Yıldırım’ın, ulaştırma bakanı olduğu 2011’de, bulut bilişimi teknolojisine dair yorumu şöyleydi: "Bu bilişime fazla kafa yorarsan sıyırırsın, nimetlerinden kullanıp yararlanıp işini göreceksin. Kafayı taktın mı o zaman işin kötü. Çok fazla hikmetine fazla şey yapmamak lazım.". Yıldırım’ın kavramakta yaşanan güçlüğü ifade ettiği bu teknoloji, günümüzde yaygın halde kullanılıyor artık.

Her yeni teknolojiyi “çok da şey yapmadan” kabullenen geniş kesimlere karşı bunların kullanımına “kafayı takanlar” da oluyor. Üstelik bu kez bu teknolojiyi geliştirenler arasından isyan edenler çıktı. Amazon’la ortak 1,2 milyar dolarlık ihalenin paydaşlarından Google’ın bazı çalışanları, İsrail’e sağlanan hizmetin Gazze’de 34 binden fazla insanın öldürüldüğü savaşta da kullanıldığı gerekçesiyle protestolar düzenledi.

Önce hizmetin iptali için isimsiz imza kampanyaları düzenlendi, ardından bir yazılım mühendisi işten atılma pahasına şirket etkinliğinde çıkıp “soykırımı mümkün kılan bir teknoloji inşa etmeyi reddediyorum!” diye haykırdı. Son olarak yaklaşık 130 çalışan şirketin New York ve California Sunnyvale’deki ofislerinde oturma eylemi düzenlendi. Google, protestolara katılan 28 çalışanını ertesi gün işten çıkardı. Peki bu tepkiye yol açan teknoloji, ya da İsrail’de kullanımda olduğu adıyla “Nimbus Projesi” ne ve neden itirazlar yükseliyor?

google-protesto-foto-1.jpeg

Bulut teknolojisi, yapay zekâ ve Nimbus Projesi

Bulut bilişimi, kısaca, tek tek bilgisayarlar tarafından yapılan depolama ve farklı yazılımların kullanımı gibi kritik ve yüksek kapasite gerektiren işlemlerin, internette ortak bir alanda, o alana erişimi olan kişiler ve kurumlar tarafından yapılabilmesi demek. Google’ın kendi sitesinde tarif ettiği şekliyle: “E-posta gelen kutunuzu bir web tarayıcısı aracılığıyla çevrimiçi olarak kontrol etmenize benzer şekilde, bulut bilişim de şirketlerin internet bağlantısı olan her yerden kaynaklara ve uygulamalara erişmesine ve bunları yönetmesine olanak tanıyor”. Tabii bu teknoloji sadece şirketlere değil, milyar dolarlık ihalelerle devletlere ve ordulara da sunuluyor.

yerel-yonetimler.jpg

Örneğin Amazon, Google, Microsoft ve Oracle gibi büyük teknoloji şirketlerinin 2018 ile 2022 arası dönemde Amerikan ordusundan yaklaşık 22 milyar dolarlık ihaleler aldığı tahmin ediliyor. Burada ağızların suyunu akıtan alanlardan birisi de elbette yapay zekâ uygulamaları. Ordular büyük verinin hızla işlenip hedeflerin belirlenmesinden, lojistik faaliyetlere kadar yapay zekadan yoğun olarak faydalanmaya başladı. ABD’deki Brown Üniversitesi’nin konuyla ilgili bir raporunda sivillerin yeterli testler yapılmadan, kusurlu olabilecek algoritmalarla işletilen bu teknolojinin kurbanı olabileceği vurgusu yer alıyor .

Yapay zekâ uygulamalarının da yer aldığı çoğu araç, bulut üzerinden birbirine bağlanmış bilgisayarlar tarafından eş zamanlı kullanılabiliyor. Büyük işlemci gücünü, depolama alanını ve sistemin bakımını ise milyarlarca doları cebe atan büyük teknoloji şirketleri sağlıyor.

İsrail’deki yayın kuruluşlarından +972, İsrailli istihbarat yetkililerine dayandırdığı haberinde Gazze’de hedef tespitinde yapay zekânın yoğun olarak kullanıldığını iddia etmişti. İşte gündeme bu tartışmalı savaş teknolojisinin Google ve Amazon tarafından işletilen sistemden faydalanıp faydalanmadığı sorusu geldi. Odakta ise 2021 yılında İsrail’e sunulan Nimbus bulut projesi vardı. Ve sızdırılan belgelerin sayısı arttıkça yetkililerin sessizliğiyle örülen duvar yıkıldı. The Intercept’te yayımlanan bir makalede ( https://theintercept.com/2022/07/24/google-israel-artificial-intelligence-project-nimbus/ ) bu teknoloji ile yüz algılama, otomatik görüntü kategorizasyonu, nesne takibi ve hatta duygu analizi gibi faaliyetler bulutta yapılabiliyordu. İtirazlar yükseldikçe Google yetkilileri “çalışmalarımız, silah veya istihbarat servisleriyle ilgili son derece hassas veya gizli askeri iş yüklerine yönelik değildir” açıklaması yaptılar . Ancak ardından Time dergisinin bir haberi projenin İsrail Savunma Bakanlığı’nı da kapsadığını, hatta birkaç hafta önce bakanlığa indirimli fiyattan danışmanlık hizmeti verildiğini ortaya koydu. Üstelik İsrail Savunma Bakanlığı servis sağlayıcıları İsrail’de kurulan bu dev sistemin içinde kendi kapalı devre işleyişini sağlamıştı. Proje, imzalandığı tarihte İsrail basınında çıkan haberlerde ileride Google ve Amazon’un ülkeyi boykot etme baskısı altında kalsalar bile hizmetin sürekliliğini sağlayacaklarını taahhüt ettikleri beli rtiliyordu.

“Kötü olma” yerine “Doğru olanı yap”

Google kurulduktan sonra uzun süre “don’t be evil” yani kötü olma sloganını kullanmıştı. Bu, Silikon Vadisi’ndeki havalı teknoloji dâhilerinin kurduğu büyük teknoloji şirketlerinin, insanlığa internette daha fazla özgürlük, eğlence ve sınırsız bilgi akışı vadettiği bir dönemin ruhunu yansıtıyordu. Zamanla bu şirketler küresel ekonominin devleri haline geldi ve hissedarların çıkarlarının sıradan insanların çıkarlarına baskın olduğu ortaya çıktı. Kot, tişört ve spor ayakkabıları içinde milyarlarca dolarlık birikimler yapan “dâhiler” birer kahramandan anti kahramana dönüştü. Google kurucuları Page ve Brin’in arama sonuçlarının tarafsız ve nesnel olduğu vurgusuyla seçtikleri “kötü olma” sloganı, 2015 yılında terk edildi ve yerine “doğru olanı yap” denildi. Yeni davranış kuralları metninde “çalışanlar doğru olanı yapmalı, yasalara uymalı, onurlu davranmalı ve birbirlerine saygılı davranmalıdır." deniliyordu. Yukarıda uzun uzun anlatılan projeye karşı çıkan çalışanlar “onurlu davrandıklarını” düşünseler de yeni dönemin ruhu farklıydı. Ya işten çıkarıldılar ya da susmaya zorlandılar.

Yaşanan süreç, artık devletlerin ve orduların teknik altyapısını sırtlanan büyük teknoloji şirketlerinin söz konusu yönetici elitler ve onların kurumları olmadığı zaman şeffaflıktan, hesap verebilirlikten hatta tartışmadan ne kadar uzak olduklarını ortaya koydu. Özellikle yapay zekânın büyük dönüşümlere yol açmaya başladığı böylesi bir dönemin eşiğinde internetin kamu faydası odaklı işleyişini gözetmek için meydanı sadece şirketler ve hükümetlere terk etmemek gerekiyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
CAN ERTUNA Arşivi
SON YAZILAR